Yazılardan Haberdar Olun
31 Aralık 2009 Perşembe
Mutlu Yıllar / Happy New Year
2010'un ve daha sonra gelen yılların hepimize sağlık, mutluluk, bereket getirmesini diliyorum. Başımıza hep iyi ve yararımıza olanların gelmesini, sevdiklerimizden ayrı kalmamayı dilerim.
Sevgilerimle,
Gece Mavisi Fatoş
**********
Dear All,
I wish 2010 and the other coming years bring all of us health, happiness, plentifullness. I wish that all good and beneficial happens to us and we stay together with our loved and beloved ones.
With love,
Night Blue Fatos
11 Ekim 2009 Pazar
Duygu'dan Brownie Tarifi :)
Merhabalar,
Sevgili Duygu yoğun taleplerimize dayanamayarak bize brownie yaptı ve ofise getirdi. Onun sayesinde nefis bir brownie yedik. Yaptığı beğenilmezse diye çok korkuyordu. Korkularının tamamen yersiz olduğunu kendisi de gördü. Üstelik sunumu çok iyiydi. Hem evde dilimlemiş, hem de servis kaşığını, kavanozda hindistan cevizini ve hindistan cevizi servisini yapacağı çay kaşığına kadar evden hazırlıklı gelmişti. Eskilerin dediği gibi “şeytan ayrıntıda gizlidir” gerçekten. Bunları da yapınca tam puan aldı.
Şimdi de onun tarifi:
Malzemeler:
• 2 yumurta
• 1,5 su bardağı şeker
• 1 su bardağı ayçiçeği yağı
• 2 su bardağı un
• 1 paket kabartma tozu
• 1 paket vanilya
• 1 su bardağı süt
• 3 yemek kaşığı kakao
• Ceviz
Sosu için:
• 1 paket çikolata sosu
• 3 su bardağı süt
Pişirme kabını serviste de kullanabileceğinizi gözönüne almalısınız. Bu nedenle borcam uygun bir kaptır. Bütün malzemeleri karışıtırarak yağlanmış pişirme kabına dökünüz. 170 derece fırında 30 ila 45 dakika arası bir sürede pişecektir. Herzamanki gibi kendi fırınınıza göre ayarlamanızı öneririm. Fırından çıkardıktan sonra soğumaya bırakın. Ve soğuduktan sonra istediğiniz büyüklükte dilimleyin.
Bu arada hazır çikolata sosunu 3 bardak sütle karıştırarak pişirin. Ve soğuk kekin üstüne sıcak olarak sosu dökün. Üstüne hindistan cevizi serperek servis yapabilirsiniz. Yanında vanilyalı dondurmayla çok güzel olacaktır.
Afiyet olsun.
Sevgilerimle,
Gece Mavisi Fatoş
28 Eylül 2009 Pazartesi
Tuzlu Kurabiyeler
Merhabalar tekrar:),
Uzun süredir yapmadığım tuzlu kurabiyeyi dün yeğenim Ceyda için yaptım.
Üniversite 2.sınıfa başlamak üzere dün Antalya'dan İstanbul'a geldi.
Tahtakale’ye bir gidişimde aldığım plastik kalıpları kullanarak Dilek T’nin yaptığı poğaçalar gibi tam çerezlik ebatlarda kurabiyeler elde ettim. ( Toplam 60 tane oldu)
Malzemeler:
- 125 gr margarin ( yumuşak olacak )
- 1 fincan sıvıyağ
- 1 su bardağı yoğurt
- Yarım limon suyu
- 1,5 çay kaşığı kabartma tozu
- 1,5 tatlı kaşığı tuz
- 2-3 tatlı kaşığı kuru nane
- 2-3 tatlı kaşığı kırmızı pul biber
- Aldığı kadar un ( 3,5 bardak ile başlarak toplam 4 bardak civarında un koydum )
- 1 yumurta sarısı ( üzerlerine sürmek için )
Bütün malzemeyi aynı anda çukur bir kaba koyarak kulak memesi kıvamına gelene kadar önce karıştırın sonra yoğurun. Arzu ederseniz önce un haricindeki malzemeleri karıştırarak üstüne aldığı kadar un ekleyebilirsiniz.
Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alarak bir ekmek tahtası / hamur tahtası üstünde elinizle veya kalıplarla şekil verebilirsiniz. Yüksekliği bir parmak kalınlığında veya azdaha ince yapmanız yeterlidir.
Hafif yağlanmış tepsiye dizerek yumurta sarısını üzerlerine sürün.
150 derece fırında 15 dakika altını ve 15 dakika üstünü pişirmek yeterli oluyor. ( Toplam 30 dakika ) Kendi fırınınıza göre ayarlama yapabilirsiniz.
Benim kalıplarımla ufak oldukları için heryerde çerez gibi atıştırabilirsiniz.
Arzu ederseniz hamurun içine nane ve kırmızı pul biber yerine peynir rendesi ve maydanoz / dere otu ekleyebilirsiniz. Bu çeşitliliği gönlünüze göre yapabilirsiniz.
Afiyet olsun,
Gece Mavisi
Fatoş
25 Eylül 2009 Cuma
YEŞİL MERCİMEKLİ MAKARNA
YEŞİL MERCİMEKLİ MAKARNA
Yeşil mercimekli makarnayı yine evde yemek olmadığı bir gün yaptım ve hoşuma gidince sizlerle paylaşmak istedim.Basit, lezzetli bir yemek veya aperatif olarak değerlendirebilirsiniz.
Malzeme:
- Haşlanmış yeşil mercimek
- İstediğiniz tür makarna ( ben burgu kullandım )
- Kuru soğan
- Sıvıyağ
- 1 kaşık domates salçası
- Tuz
Yapılışı :
Çukur bir tencerede yeterli miktarda suyu kaynatın. Kaynayan suya biraz tuz ve biraz sıvıyağ dökün. Sonra da makarnaları içine atın. Makarnayı hangi sertlikte istediğinize bağlı olarak 6 ila 10 dakika kaynatın. Haşlanan makarnayı süzgeçe dökerek soğuk su ile yıkayın.
Makarna haşlanırken başka bir tencerede küçük küçük doğranmış kurusoğanları sıvıyağda kavurun. Soğanlar kavrulduktan sonra salçayı da biraz kavurun, gerekirse cok az su ekleyebilirsiniz. Haşlanmış yeşil mercimeği ve makarnayı üstüne ekleyin. Yeterli sıcaklığa gelince tabaklara servis yapabilirsiniz.
Afiyet Olsun.
Sevgilerimle,
Gece Mavisi Fatoş
Notlar :
- Makarnanızın üstünü 2 parmak geçecek kadar suda haşlama işlemini yaparsanız, fazla su artmaz, böylece makarnanın bütün vitaminleri içinde kalır.
- Uzun süredir makarnayı hep sıvıyağla yapıyorum. Arzu ettiğiniz lezzete göre tereyağ veya margarin kullanabilirsiniz. Bu durumda sıcak yemeniz gerekir. Sıvıyağla yaparsanız soğuk olarak ta yiyebilirsiniz.
- Haşlanmış mercimek yerine istediğiniz, damak tadınıza uygun herhangi bir malzemeyi kullanabilirsiniz.
24 Eylül 2009 Perşembe
Kakaolu Kek Tarifi
Sevgili Duygu için annemin kakolu kek tarifi geliyorJ
Duygu'cum bekliyoruz senden en kısa zamanda,
Malzemeler :
v 3 yumurta
v 1,5 su bardağı toz şeker
v 1 su bardağından bir parmak eksik sıvı yağ
v 1 su bardağı yoğurt
v 1 paket kabartma tozu
v 1 paket vanilya
v Aldığı kadar un ( hafif akıcı bir hamur olacak – boza kıvamı gibi )
v 2 yemek kaşığı kakao
Yapılışı :
Şeker, yağ ve yoğurdu şeker eriyene kadar karıştırın. Yumurtaları da karışımın içine kırarak biraz daha karıştırın. Sonra azar azar un ekleyerek karıştırmaya devam edin. Unla beraber kabartma tozunu ve vanilyayı da ekleyin. Unu eklemeden önce elerseniz daha iyi olur. Hafif koyu boza kıvamında akıcı bir hamur elde etmeniz yeterlidir.
Kek kalıbını yağladıktan ve unlandıktan sonra hazırladığınız hazırladğınız hamurun ucte ikisini kalıba dökün. Kalan hamura 2 kaşık kakaoyu ekleyin ve karıştırın. Bu hamuru da kalıba dökün.
Önceden ısıtılmış 175 derece fırında 45 dakikada pişecektir. Her defasında dediğim gibi kendi fırınınızın sıcaklığına göre değişiklik olabilir. Kekin iyice kabarması için pişerken fırının kapağını açmayın. İyi pişip pişmediğinden emin olamıyorsanız keke bir bıçak batırın. Bıçak temiz çıkarsa kek pişmiş demektir.
Notlar :
v Keki fırından çıkardıktan sonra biraz soğutun ve kalıbı hafifçe sallayarak servis tabağına ters çevirin.
v Isterseniz kakao koymadan sade yapabilirsiniz.
v Biraz limon kabuğu rendesi ekleyebilirsiniz.
v Azıcık tarçın eklemek nefis bir kokusu olmasını sağlayacaktır.
v İsterseniz biraz kuru üzüm veya başka kuru meyva ekleyebilirisniz. Hafifçe unlayarak eklerseniz, dibe batmazlar.
Sevgilerimle,
Gece Mavisi
Fatoş
Sade Denizler'den PEPEÇURA ( ya da Pepeçi ) Tarifi
20 Eylül 2009 Pazar
Sade Denizler'den bayram yazisi
BİZİM DE EL ÖPENLERİMİZ ÇOK OLSUN
“Akraba, sakalının batacağını bildiğin halde, öpmek zorunda olduğun kişidir.”
Demişti Küçük Joe. Kamera evden ağır ağır uzaklaşırken. Pencerelerde ışıklar bir bir sönerken. Herkes herkese tek tek “İyi geceler” derken. Küçük Joe günlüğüne o günü özetleyen felsefi cümleler yazarken ve biz bunları yankılı dış ses olarak duyarken…
Akraba, sakalının batacağını bildiğin halde, öpmek zorunda olduğun kişidir…
Ben bu cümleyi televizyonda o dizide duyduğumda, evimiz akraba doluydu ve galiba yanaklarım biraz acımıştı…
Akrabalar, çocukluğu şölene dönüştüren protokol izleyiciler. Yerleri hep hazır. İstedikleri zaman izlerler, alkışlarlar, şovuna katılırlar, işine karışırlar, senin büyümene destek olurlar. Bu destek işini bazen başarırlar, bazen başaramazlar; ortası olmaz hiç bir zaman… Çok önemli buldukları sıfatlarının hakkını vermeye can atarlar:
-Halanım ben senin!
-Dayıya hiç böyle yapılır mı?
-Ona de ki, dedeme söylersem…
-Ee.. Sen kimin yeğenisin!
Gel zaman git zaman büyürsün. Sonradan oluşturduğun kendine ait dünyanı ilk sıraya koyarsın. Akrabalar artık biraz uzakta dursun istersin. Hayır, onlar hep ordadırlar. Beklerler hep; yine alkışlamak için, yine şovundan rol kapmak için, büyümene nasıl destek olduklarını sana hatırlatmak için. Vazgeçmeden beklerler… Yaşlanırlar ama sana yakınlıkları ve sıfatları asla değişmez; ‘eski amcan’, ‘mahalleden deden’, ‘çocukluk teyzen’ olmazlar hiçbir zaman.
Bugünlerde benimkiler harıl harıl evlerini temizliyor, biliyorum. Perdeler yıkanıyor, avizeler siliniyor. Birkaç gün sonra baklavalar, tatlılar hazırlanmaya başlanır. Çocuklara hediyeler çoktan alınıp konmuştur bir köşeye. Şekerliklerde lokumlar, bademler hep hazır zaten kolonya şişesinin yanında.
Haydi, gidelim de onlar bayram etsin, biz berhudar olalım…
İyi bayramlar herkese.
Sade Denizler
--
http://www.fatosunkosesi.com/
18 Eylül 2009 Cuma
İYİ BAYRAMLAR
Hepinize çok keyifli, huzurlu, sevdiklerinizle beraber güzel bir bayram dilerim.
Umarım herzaman yaşamınız böyle geçer.
Şunu unutmayın ki olumlu olmak, affedici olmak, kırgınlıklarınızın üstesinden gelmek ençok sizin yararınıza olacaktır. İçinizden olumsuz duyguları atmak herzaman öncelikle sizi hafifletecektir.
Gelin bayramı bayram yapalım, kırgınlıkları, küskünlükleri bir tarafa atalım, hafifleyelim.
Sevgilerimle,
Gece Mavisi Fatoş
14 Eylül 2009 Pazartesi
Poğaça Tarifi



Tekrar merhaba,
Şimdi de bir arkadaşımın ( Dilek T.) poğaca tarifini veriyorum. Ben tadına baktım, gayet lezzetli olmuşlardı.
POĞAÇA TARİFİ ( Dilek T.)
* 1 Su bardağı yoğurt
* 2 Yumurta ( 1nin sarısını ayırın )
* 1 Kabartma tozu
* 2 Yemek kaşığı katı yağ
* 1 çay kaşığı tuz
* Aldığı kadar un ( Yarım kilo kadar un alıyor )
* Çörek otu
* Küp küp doğranmış siyah ve / veya yeşil zeytin, sosis, kaşar peyniri, kavurma, mantar vs. ( damak zevkinize göre istediğiniz malzemeyi kullanabilirsiniz)
Bütün malzemeyi aynı anda hafif çukur bir kaba koyarak memesi kıvamına gelene kadar önce karıştırın sonra yoğurun.
Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alarak avucunuzda yuvarlayın. İçine bir oyuk yaparak hazırladığınız malzemeden bir parça içine koyun. Hamuru tekrar yuvarlayın, malzeme içinde kalsın.
Hafif yağlanmış tepsiye birleştirme kısımları belliyse altta kalacak şekilde dizin. Ayırdığınız yumurta sarısını üzerlerine sürün ve çörek otundan serpin.
Pişmesi 150 - 175 derece fırında 15 dakika kadar sürüyor.
Afiyet Olsun
Gece Mavisi
Fatoş
6 Eylül 2009 Pazar
Şekerpare
Sıra geldi tatlıya :)
Bugün şekerpare denedim ilk defa. Daha doğrusu annemle denedik. Hem kendimiz yaptık hem de çok beğendik.
Malzeme:
Hamuru için:
- 250 gr oda sıcaklığında yumuşamış margarin
- 3 adet yumurta - oda sıcaklığında ( birinin akı ayrılmış olacak )
- 1 çay bardağı yoğıurt
- 4 su bardağı un
- 3 yemek kaşığı irmik
- 1 paket kabartma tozu
- 1 paket vanilya
- 1 çay bardağı kabukları soyulmuş çiğ badem veya yer fıstığı
Şurubu için :
- 3 su bardağı toz şeker
- 3 su bardağı sıcak su
Yapılışı :
Bir kapta margarin, 2 yumurta ve 1 yumurta sarısını elinizle karıştırın. Bir başka kapta un, irmik, vanilya ve kabartma tozunu karıştırın. İki karışımı birleştirerek iyice yoğurun. Elinize yapışmayan ve kulak memesi kıvamında bir hamur elde etmelisiniz. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak yuvarlayın. Yuvarladığınız hamurun ortasına parmağınıza hafifçe bastırarak küçük bir çukur oluşturun. Bu çukurlara bademleri veya yer fıstıklarını yerleştirin. Ayırdığınız yumurta akını üzerlerine sürün.
Hamurları yağlanmış fırın tepsisine veya yağlı kağıda aralıklı olarak yerleştirin, çünkü çok genişliyorlar. Yaklaşık 5 dakika önceden ısıtılmış 175 derece fırında üzerleri iyice sararıncaya kadar pişirin.
Bu arada su ve şekeri çukur bir kapta şeker eriyinceye kadar çatalla karıştırın. Ilık şurubu fırından çıkan sıcak şekerparelerin üstüne gezdirin. Şekerpareler şurubu çekince tepsiden çıkararak servis tabağına yerleştirin.
Bu tarifi kullanırsanız :
- Yaptığımız hamur biraz sert olduğu için 3 bardak un ile malzemeyi hazırlayarak, elde ettiğiniz hamurun kıvamına göre kalan undan yeteri miktarda eklemenizi öneririm.
- Şurubu döktükten sonra şekerpareler hepsini emmedi. Bu nedenle kaşıkla tepsiden alarak tekrar tekrar üzerlerine döktüm.
- Hamurdan dolayı şekerpareler sert ama lezzetli oldu.
Gece Mavisi Fatoş
5 Eylül 2009 Cumartesi
Patates Çorbası ve biraz da sohbet :)


- 300 gram haşlanmış kuşbaşı kuzu eti ( kemikli et te kullanabilirsiniz )
- 1 kase haşlanmış nohut
- 5-6 tane ortaboy patates
- Sıvıyağ
- Haspir = Safran veya kırmızı pul biber
Terbiye için :
- 2 yemek kaşığı un
- 4 yemek kaşığı yoğurt
- 1 yumurta
Yapılışı:
Haşlanmış et ve nohutu birleştirin. Küp küp doğardığınız patatesleri içine atın ve patatesler pişene kadar kaynatın.
Terbiye için, ayrı bir kapta un, yoğurt ve yumurtayı iyice karıştırın.
Pişmiş olan çorbanın suyuyla yavaş yavaş karıştırarak çorbaya ekleyin. Çok hızlı eklerseniz yumurtalar pişer. Ben genelde terbiyeyi biraz büyük kasede hazırlayarak kasenin içine azar azar çorba suyunu eklerim. Ve sonunda kasedeki sıcaklık çorbanın sıcaklığına yaklaşmış olur, o zaman yine yavaşça çorbaya eklerim hepsini. Biraz daha kaynatırsanız çorbanız hazır olacaktır.
Servis yapmadan önce çorbanın üstüne yağda haspir ( yani safran ) veya kırmızı pul biber yakarak ekleyebilirsiniz.
Afiyet olsun,
Gece Mavisi Fatoş
31 Ağustos 2009 Pazartesi
BEZELYELİ ŞEHRİYE ÇORBASI


Merhabalar,
Pazar günü annem yemekleri yaptıktan sonra menüde çorba olmadığını gördüm. Ramazanda çorbasız sofra olmaz diyenlerdenim. Evde bulunan malzemelere bakarak aşağıda tarifi bulunan çorbayı yaptım. Gayet lezzetli olduğunu görünce sizlerle paylaşmak istedim.
BEZELYELİ ŞEHRİYE ÇORBASI
Malzemeler:
- Domates salçası
- Sıvı yağ
- Taze iç bezelye
- Tel şehriye
- Pilavlık bulgur
- Et su veya et suyu veya tavuk suyu
- Limon
- Taze maydanoz
- Sıvı yağ
- Tuz
Yapılışı :
Servis yaparken içine limon sıkabilir ve üstüne kıyılmış maydanoz serpebilirsiniz.
Gece Mavisi Fatoş
Notlar :
- Ben bulgur sevdiğim için bulgur ekledim, sadece şehriye ve bezelye ile yapılabilir.
- Miktarlari belirtmedim çünkü kişi sayısına ve çorbayı nasıl bir yoğunlukta istediğinize göre buna siz karar verebilirsinz.
30 Ağustos 2009 Pazar
KIYMALI BÖREK




Bizim evde her zaman kıymalı börek çok sevilir. Kilo sorunlarımızdan dolayı artık pek yapmıyoruz. Bugün yapınca hemen fotoğraflarını çekerek tarifini yazmayı istedim.
Herkese iyi ramazanlar,
KIYMALI BÖREK
Malzemeler
5 adet yufka
2 adet yumurta
Yarım çay bardağı sıvıyağ
1 su bardağı yoğurt
İçinin malzemeleri
Yarım kilo kıyma
Tuz
Karabiber
Yarım çay bardağı sıvıyağ
4 adet kurusoğan
4 diş sarımsak
1 tane taze yeşil biber
1 tane taze kırmızı biber ( közleme için kullandıklarımızdan)
Biraz taze maydanoz
Bir çay kaşığı toz şeker
Yapılışı
Kıymayı tencereye koyun, tuz ve karabiberi ekleyerek kavurun. Bu arada soğan, sarımsak ve biberleri küçük küçük doğrayın. Kıyma kavrulduktan sonra yağı ve doğranmış soğan, sarımsak ve biberleri ekleyin. Bu malzemeler de kavrulduktan sonra doğranmış maydanozu ve şekeri karıştırarak altını kapatın, soğumaya bırakın.
2 yumurta, 1 bardak yoğurt ve yarım çay bardağı sıvıyağı bir çukur kabın içinde karıştırın. Bu malzemeyi hem böreğin içine hem de fırına vermeden önce üstüne süreceğiz.
Yufkaları 4e bölün. Daha küçük börekler isterseniz 8e bölebilirsiniz. Az önce hazırladığınız sıvı malzeme ile içini ıslatın. Geniş kenarına hazırladığınız kıymalı harçtan 1 yemek kaşığı koyarak kenara paralel olacak şekilde yayın. Daha sonra tüm yufkayı rulo halinde kıvırmaya başlamadan önce kıymalı malzemenin koyduğunuz baş kısmın 2 ucunu iki kenarını içe doğru hafifçe kıvırın. Malzemenin dışarı akması önlenmiş olur. Ruloyu da soldan sağa veya sağdan sola olmak üzere içe doğru kıvırarak son şeklini verebilirsiniz.
Börekleri bu şekilde hazırlayarak hafifçe yağlanmış tepsiye dizin. Arzu ederseniz yağlı kağıt üstüne dizebilirsiniz.
Fırınınıza göre 150 veya 170 derecede 35 dakikada pişecektir. Böreklerin altının ve üstünün kızarmış olması gereklidir.
Afiyet olsun.
Gece Mavisi Fatoş
23 Ağustos 2009 Pazar
VEFA
VEFA
“Vefa” dedi Fatoş…
“Tamam” dedim. Lugatımda bold yazılı kelimelerden biri o. Açtım baktım; kafasını Kemalettin Tuğcu kitabından kaldırmış çocuk gibi bakıyor melun melun.
‘Vefa’nın o duygusal çocuk bakışına kanmamayı başaracağım. Tozunu alıp, içine bakacağım:
İyilik yapmakla başlıyor hikaye…
Ama ‘içten gelerek’ yapılıyor iyilik.
Sonra?..
Gün oluyor, devran dönüyor…
O iyiliğin karşılığı talep ediliyor.
Ödeşme!
Vefa… bir çeşit kredi…
‘İçten gelerek’ yapılmış iyiliğin gün gelip de karşılığının ödenmesi.
Şimdilik sevgi ile kalın,
Sade Denizler
DEDEM VE BEN
BENİM DEDEM
İlk tanıdığım adamdı dedem.
İlk sevdiğim adam…
Ben ve kardeşlerim ela gözlerinin içine bakıp kaç değişik renk benek olduğunu sayardık çocukken. Sarı, turuncu, koyu yeşil, kahverengi noktacıklar vardı gözlerinde. Ben böyle rengarenk göz görmedim başka kimsede.
Burnunun ucu sanki hafifçe cama dayanmış gibi düzdü. Yukardan aşağıya gelir gelir, ucunda bir düzlük. Böyle burun da görmedim hiç kimsede.
Sakalını taramak için kavga ederdik. Hiç birimize kıyamaz, sakalını bölüm bölüm taratırdı. Bu defa da ortadaki beyazlamış bölüm için kavga ederdik. O sakal bir saat taranırdı. Bir dizde iki çocuk, diğerinde iki. Tarak bir birinin elinde, bir ötekinin. Nasıl sabırla severdi bizi…
Cuma günleri çarşıya camiye giderken çok şık giyinir, köstekli saatini, fötr şapkasını takar, acayip yakışıklı olurdu. Bir tek sürdüğü kokuyu beğenmezdim… Onu sürmediği zamanlar (yani diğer günler) dedem dedem kokardı. İşte o güzeldi.
Bana, kız kardeşlerime örgü örmeyi o öğretti. Kalık yünlerden upuzun şeritler örerdik. Babaannem de onları büker, diker, paspas yapardı. Dikiş makinesinde giysilerinin tadilatını kendisi yapardı dedem. Dizleri eskimiş pantolonlarını diz üstünden keser, aşınmış bölümü bacağın arka tarafına gelecek şekilde yeniden dikerdi. Yeleklerine ihtiyacına göre bir sürü cep diker, yama yapar, eskiyen manşetleri değiştirirdi. Bir defasında bana mavi bir etek bile dikmişti.
Sizin hiç böyle bir dedeniz oldu mu? Hem de Karadenizli…
Babam gurbette. Çoğu arkadaşımınki de öyle. Biz dedemin Çayeli’ndeki kocaman bahçeli, kocaman evinde halalar, amcalar, yengeler, kuzenler bir sürü kişi bir arada yaşardık.
Sinide ortaya konan yemekten hep beraber yerdik. Karnımın ne kadar yemekle doyduğunu, 9 yaşında İstanbul’a taşındığımızda, ayrı tabaklardan yemeye başladığımızda öğrendim. Herkesle birlikte yiyince ne kadar yediğini göremiyor ki insan… Yada meyveyi ağacın dalına tüneyerek yiyince… Ne bileyim kaç dal kiraz yediğimi…
Kocaman bahçedeki kocaman kiraz ağacının dalındaki uzun salıncak denize doğru giderdi. Bir de bahçenin patika yoluna doğru giden elma ağacındaki salıncak vardı. Denize doğru gidende sallanmak çok keyifliydi. Denizin hemen dibinden başlayan dağın eteklerini geçince bir an sadece deniz görünürdü, uçuyormuş gibi…
İşte bu kocaman eğlenceli evin reisi dedemdi.
Benim okuldaki velim de dedemdi haliyle…
Dedem ilkokul kaydım için elimden tuttu, beni okula götürdü. Evimize (nispeten) yakın olan okul (yürüyerek 15 dakika), o sene açılıyordu. Müdürün odasına girdik. İkimiz de heyecanlı. Müdür sordu, dedem cevapladı. Dedem sordu, müdür cevapladı.
İşlemler bitti.
Müdür:
-Hayırlı olsun. Çocuğun numarası 9, dedi.
Dedem nasıl sinirlendi. Başladı söylenmeye:
-Olmaz müdür bey. 9 zor. Çocuk nasıl ezberlesin bunu? Yuvarlak hesap bir numara verin 10 olsun mesela.
Müdür çok güldü. Dedemi ikna edemedi ama dedem sonunda vazgeçmek zorunda kaldı. Kapıdan çıkarken bir baba-kız girdi içeri. O kız üç sene boyunca sınıf arkadaşım oldu. O kızın hem adı, hem numarası çok güzeldi: Adı Güneş, numarası 10.
Okul açıldı. İlk zamanlar dedem beni her gün okula kadar götürüyordu. Çantamı taşıyor, sıramın altına bile yerleştiriyordu.
Bir iki gün sonra okula giderken dedem, koca bir çivi ve çekiç de aldı yanına. Sıramın dış kısmına çaktı o çiviyi. Çantamı da astı bir güzel. Meğer çantamı kucağıma alıp içinden kitap falan çıkarırken zorlandığımı görmüş.
Bir tek benim sıramda çividen askı vardı. Ben çantamı hep oraya astım.
Sizin hiç böyle dedeniz oldu mu? Benim oldu.
16 Ağustos 2009 Pazar
Kızım Ingiltere'den döndü
Kızım İngiltere’den Döndü
İngilizcesine bu 5 haftanın katkısını ben ölçemem ama diğer hal ve davranışlar aynen sabit.
Bu belki de iyidir. Çocuk bu operasyonla gerçekleşecek değişimleri daha evvel halletmişse yani. Zaten olgun bir çocuktan ekstra olgunluk beklemek olmazdı belki de. Ee Allah için olgun kız benimki.
O ve arkadaşları sağ salim gittiler, döndüler. Onlar hedefledikleri şeyleri gerçekleştirdiler. Bundan sonrası için yeni ufuklar planladılar bile. Bu kısım tamam.
Daha ne olsun diyeceksiniz… Ayıptır söylemesi benim kız yatağını toplamaz, çamaşırını kaldırmaz. Dağınıktır, galiba biraz da pasaklıdır. Evden bir çıkışı vardır; saç, baş, kıyafet süper. Ama arkasında bir oda ve banyo bırakır… Ahh… Birden Sezen Aksu dinleyesim geldi…
Benim işte bu konularda biraz umudum vardı. Üç gün bekledim odasının ortasında açtığı bavulları ne yapacak diye. Vallahi hiçbir şey yapmadı! Ben yıkadım, kaldırdım, yerleştirdim, geberdim! İngiltere’ye giderken kafasında gönderdiğim saçları bile saç fırçasından ben temizledim…
Bana İngiltere resimlerini gösteriyor. Orada odası bir düzenli. Giysiler askılara asılmış tek tek. Her şey derli toplu. Her gün erkenden okula da gitti, gecelere kadar arkadaş buluşmaları, şehirlerarası alıveriş yolculukları da yaptı… Ama yine de tertipli olmayı becerebildi.
Yani diyeceğim o ki, sevgili küçük kız anneleri, siz anladınız ne yaparsanız ileride ne oluyor diye. Büyük kız anneleri, inşallah sizler zamanında benim gibi davranmamışsınızdır prensesinize.
Ama yine de bu macera onun tek başına yaban ellerde ve benim de onsuz kendi yoluma devam edebildiğimizi test etmemizi sağladı. Bu da iyi bir kar sayılır, değil mi?
Sade Denizler
4 Ağustos 2009 Salı
Selimiye / Marmaris






Merhabalar:),
3 Temmuz 2009 Cuma
KIZIM ve BEN
KIZIM ve BEN
Bir gün bir arkadaşım, Mecidiyeköy’de dolaşırken, caddenin karşı kaldırımında yeğenini görmüş. Bu olay yıllar önce oluyor. Arkadaşımın henüz çocuğu yokken üstelik. Ve bir annenin, çocuğunun o anda tam olarak nerede olduğunu bilememesinin çok zavallı bir durum olduğunu düşünmüş.
O çocuk o zamanlar lise çağlarındaydı. Şimdi 28 yaşında ve 3 aydır dünyayı dolaşıyor… Şu anda Şili’de.
Çocuklar büyüyor, hayatlarını sırtlanıyorlar. Biraz anneleri sayesinde, biraz annelerine rağmen. Biraz da annelerine inat galiba… Aslında annelerin; çocukları bunun üstesinden gelemez hikayesi ile, kendilerinin bu yetebilme durumu ile yüzleşememesini gizlemeye çalıştıkları çok açık.
Anneler çocuklarını büyütmek ister elbette… Ama yine o anneler çocuklarının bir yanının büyümeyen çocukları olarak kalmasını ister. Bu sanki aralarındaki gizli bir bağ; görünmez göbek bağı;)
Arkadaşım yeğenini Mecidiyeköy’de gördüğü yıllarda benim kızım 3-4 yaşlarındaydı. Değil o anda nerede ne yaptığını bilmeyi, ne düşündüğünü bile tastamam bilirdim her dakika.
Şimdi bu kız büyüdü ve 15 yaşında oldu. Mecidiyeköy’de ve daha pek çok yerde bazen kendi başına bazen arkadaşları ile dolaşıyor yıllardır. Akrabaları ile tatillere gidiyor, okul gezileri ile şehir şehir geziyor, arkadaşlarında kalıyor…
Bu kız birkaç gün önce bir şey daha yaptı; iki arkadaşı ile birlikte 5 haftalığına İngiltere’ye gitti. Onun için nasıl bilemem ama benim için biraz büyük bir adım oldu bu…
Tamam, itiraf ediyorum; annelik arabesk bir durum…
Ancak anne isterse, zaman içinde bu arabesk hali manuel olarak kontrol altında tutmayı öğrenebiliyor. Galiba ben de öğreneceğim. Yavaş yavaş…
Kızım lise giriş sınavına girerken velileri okulun bahçesinde tutup “Şimdi çocuklarınız içeri girsin. Siz burada kalacaksınız.” diye bir anons yapmıştı müdür. O ilerleyen atkuyruğunu, o mavi tişörtlü enseyi gözden kaybolana kadar izledim ve “Buna mecbur edemezsiniz.” diye avaz avaz bağırmak istemiştim.
Neyse ki, bu defa havaalanında biraz daha büyümüş bir anneydim.
“Çok eğlen, bir sürü güzel anıyla dön.” demek geldi içimden. Dedim üstelik. Bağırdım hatta…
Seyahat heyecanı ile arada kaynar diye kızıma öğütlerimi sonraya bırakmıştım. Nasihat, öğüt!… Kim sever ki! Ama ben anneyim. Gerektiğinde “Ben sana demiştim.” diyebilmem lazım. Kızıma bir e-mail’le bir sürü nasihatte bulundum.
İşte o e-mail’den bir bölüm:
“Anne kuralları:
Kural 1: Sigara içmeyeceksin. İçilen ortamda da bulunmamanı tavsiye ederim.
Kural 2: Alkol almayacaksın. Alınan ortamda da kesinlikle bulunmayacaksın. Alkol alınacağını anladığın ortamda bile bulunmayacaksın...
Kural 3: Uyuşturucu almayacaksın. Uyuşturucu alınan veya alınacağını hissettiğin ortamda bulunmayacaksın. Ve sonrasında o kişilerle görüşmeyi keseceksin.
Kural 4: Kendinden büyüklerle duygusal yakınlaşma kurmayacaksın, küçükler konusu sana kalmış...
Kural 5: Sana istemediğin birşey yaptırılmaya kalkışılırsa engel olacaksın, saklamayacaksın, paylaşacaksın ve yardım isteyeceksin!
Kural 6: Kimsenin verdiği ilacı içmeyeceksin.”
Çocuklar büyüyor.; hem kökleri, hem kanatları sağlam olsun.
Sade Denizler