Yazılardan Haberdar Olun

E-mail Adresiniz :

3 Temmuz 2009 Cuma

KIZIM ve BEN

KIZIM ve BEN

Bir gün bir arkadaşım, Mecidiyeköy’de dolaşırken, caddenin karşı kaldırımında yeğenini görmüş. Bu olay yıllar önce oluyor. Arkadaşımın henüz çocuğu yokken üstelik. Ve bir annenin, çocuğunun o anda tam olarak nerede olduğunu bilememesinin çok zavallı bir durum olduğunu düşünmüş.

O çocuk o zamanlar lise çağlarındaydı. Şimdi 28 yaşında ve 3 aydır dünyayı dolaşıyor… Şu anda Şili’de.

Çocuklar büyüyor, hayatlarını sırtlanıyorlar. Biraz anneleri sayesinde, biraz annelerine rağmen. Biraz da annelerine inat galiba… Aslında annelerin; çocukları bunun üstesinden gelemez hikayesi ile, kendilerinin bu yetebilme durumu ile yüzleşememesini gizlemeye çalıştıkları çok açık.

Anneler çocuklarını büyütmek ister elbette… Ama yine o anneler çocuklarının bir yanının büyümeyen çocukları olarak kalmasını ister. Bu sanki aralarındaki gizli bir bağ; görünmez göbek bağı;)

Arkadaşım yeğenini Mecidiyeköy’de gördüğü yıllarda benim kızım 3-4 yaşlarındaydı. Değil o anda nerede ne yaptığını bilmeyi, ne düşündüğünü bile tastamam bilirdim her dakika.

Şimdi bu kız büyüdü ve 15 yaşında oldu. Mecidiyeköy’de ve daha pek çok yerde bazen kendi başına bazen arkadaşları ile dolaşıyor yıllardır. Akrabaları ile tatillere gidiyor, okul gezileri ile şehir şehir geziyor, arkadaşlarında kalıyor…

Bu kız birkaç gün önce bir şey daha yaptı; iki arkadaşı ile birlikte 5 haftalığına İngiltere’ye gitti. Onun için nasıl bilemem ama benim için biraz büyük bir adım oldu bu…

Tamam, itiraf ediyorum; annelik arabesk bir durum…

Ancak anne isterse, zaman içinde bu arabesk hali manuel olarak kontrol altında tutmayı öğrenebiliyor. Galiba ben de öğreneceğim. Yavaş yavaş…

Kızım lise giriş sınavına girerken velileri okulun bahçesinde tutup “Şimdi çocuklarınız içeri girsin. Siz burada kalacaksınız.” diye bir anons yapmıştı müdür. O ilerleyen atkuyruğunu, o mavi tişörtlü enseyi gözden kaybolana kadar izledim ve “Buna mecbur edemezsiniz.” diye avaz avaz bağırmak istemiştim.

Neyse ki, bu defa havaalanında biraz daha büyümüş bir anneydim.

“Çok eğlen, bir sürü güzel anıyla dön.” demek geldi içimden. Dedim üstelik. Bağırdım hatta…

Seyahat heyecanı ile arada kaynar diye kızıma öğütlerimi sonraya bırakmıştım. Nasihat, öğüt!… Kim sever ki! Ama ben anneyim. Gerektiğinde “Ben sana demiştim.” diyebilmem lazım. Kızıma bir e-mail’le bir sürü nasihatte bulundum.

İşte o e-mail’den bir bölüm:

“Anne kuralları:

Kural 1: Sigara içmeyeceksin. İçilen ortamda da bulunmamanı tavsiye ederim.
Kural 2: Alkol almayacaksın. Alınan ortamda da kesinlikle bulunmayacaksın. Alkol alınacağını anladığın ortamda bile bulunmayacaksın...
Kural 3: Uyuşturucu almayacaksın. Uyuşturucu alınan veya alınacağını hissettiğin ortamda bulunmayacaksın. Ve sonrasında o kişilerle görüşmeyi keseceksin.
Kural 4: Kendinden büyüklerle duygusal yakınlaşma kurmayacaksın, küçükler konusu sana kalmış...
Kural 5: Sana istemediğin birşey yaptırılmaya kalkışılırsa engel olacaksın, saklamayacaksın, paylaşacaksın ve yardım isteyeceksin!
Kural 6: Kimsenin verdiği ilacı içmeyeceksin.”

Çocuklar büyüyor.; hem kökleri, hem kanatları sağlam olsun.

Sade Denizler


Hiç yorum yok: