Yazılardan Haberdar Olun

E-mail Adresiniz :

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Istanbul'da bir gün ve Istanbul Modern Sanat Müzesi

MerhabalarJ,
Bu bayram uzun zamandan beri ilk defa Istanbul’da kaldım, hem de 10 gunluk bir tatilde.  Istanbul turisti olmaya karar verdim ben de. J  Tabii ne kadar olabilirsem.
Facebook’ta arkadaşlarıma sordum, çeşitli ve çok güzel, keyifli öneriler aldım.  27 Ağustos Cumartesi günü biraz geç kalktım, hazırlandım ve evden çıktım ve Kadıköy’e gittim.
Kadıköy’den hem alışveriş yapacak hem eski  akbil kartımı değiştirecek hem de Karaköy vapuruna binecektim. Kozmetik alışverişini genelde Kadıköy’deki parfümeri  depolarından yapıyorum. Hem uygun fiyatlı hem de seçenek çok fazla.  Üstelik  Kadıköy’ü  çarşı olarak  çok renkli buluyorum. Aradığınız her şeyin her kalite ve fiyatta olanını buluyorum. Geçtiğimiz bir bayramda yeğenlerim için eski usül mendil içinde harçlık verelim demiştik. Kadıköy’de Hürbak mağazasında bulmuştum mendilleri. Onun için tekrar oraya gittim, sadece erkek mendili kalmıştı, benim istediğim süslü mendillerden yoktu.  Kozmetik alışverişimi  tamamladım, akbilimi değiştirdim ve Karaköy vapurunu yakaladım.  Vapur yolculuğu bana her zaman keyifli gelir, yine öyle oldu. Üstelik sonunda – bence - güzel bir Haydarpaşa Garı  ve şehir hatları vapur fotoğrafı çektim.
Vapurdan inince sağı takip ederek yürüdüm.  Şu sıralar ne zaman Karaköy’den geçsem limanda birsürü  gemi oluyor. Yine öyleydi. Club Med’in zarif ve gösterişli yelkenli gemisi,  Royal Caribbean Cruise Lines’ın kocamaaaan yüksek katlı heybetli gemisi ve adını okuyamadığım çeşitli büyüklükte başka bir iki gemi vardı.  Sol tarafta genelde iş merkezi olduğu için çoğu bina kapalıydı. Daha önce farketmediğim Fransız pasajı ve Karaköy Karakolunun süslü kapıları ilgimi çekti.  Yine solda bazı kafeler ve sağda bir pideci vardı. Yolun bitiminde sola dönünce, sağınızda nargilecileri ve solunuzda kafeleri görüyorsunuz. Karşınızda ise bir süre önce restore edilen Tophane çeşmesi var.  Yine de üstünde yazılar  olduğunu gördüm. İnsanların niçin böyle şeyler yaptığını anlamıyorum.       
Çeşmeden sonra yine sağdan devam ettim.  Çınar ağaçlarının altında gölgeli ve yürümesi  keyifli bir yol.  Sağda biraz ilerde Nusretiye Camisi var. Fotoğraflarını çektim.  Ve biraz daha yürüdükten sonra Istanbul Modern’e geldim. (http://www.istanbulmodern.org ) İçerde fotoğraf çekilmesi yasak olduğu için girişte ve çıkışta fotoğraflar çektim,  çektirdim. Eeee gittiğimi de ispatlamam gerekiyordu değil mi ? J
Karnım çok acıktığı için müzeye girer girmez önce meşhur teras cafesine uğradım. Manzarayı göremedim çünkü azönce bahsettiğim gemilerden biri  tam önünde duruyordu. Güzel bir salata yedikten sonra müze turuma başladım. Müze ve sergi gezerken rahmetli dayımın bana öğrettiği sistemi uygulamaya çalışırım genelde,  soldan başlar ve devam ederim. Yine aynı sistemi uyguladım, ve kaçırdığım bir şey olmadı böylece.  
Müze ve sergi gezerken herkesin aldığı tad  farklıdır, çünkü hem  ilgi alanları hem de  o andaki ruh hali de farklıdır. Yaklaşık 2 saat belki de daha fazla kaldım orada.  En çok  Zaman gazetesinin sponsorluğunda yapılan son Kodachrome filminin 36 pozunu çekmek için gönüllü olan  National Geographic  ve Magnum fotoğraf ajansı  için de fotoğraf çeken sanatçı   Steve McCurry’nin (http://www.stevemccurry.com ) bu fotoğraflardan oluşan sergisi  ilgimi çekti. Hem sergiyi gezdim hem de sergiyle ilgili belgelseli izledim. Ünlü Afganlı Kız fotoğrafını da aynı sanatçı  çekmişti.  Ara Guler’in Istanbul silueti önünde çekilen bir fotoğrafı da bu sergiye dahildi.  Robert de Niro ile çekimlere başlayan McCurry, fotoğraflarının çoğunluğunu Hindistan’da çekmişti.  Ara Güler fotoğrafından sonra en çok Rabari kabilesi fotoğraflarından etkilendim.  Aynı  Afganlı kız fotoğrafında  olduğu gibi gözlerdeki anlamı yakalayabildim. Erkek, kadın ve çocuk bakışlarındaki  farkı gördüm.  Cesaret ve güven, ya da endişe ve korku, ya da belirsizlik gibi. Ben böyle hissettim.  
Müzede bunun dışında ençok ilgimi Kutluğ Ataman’ın eseri olan Güney Kıbrıs’ta yaşayan bir Türk kadının yaşadıklarını, ikilemlerini vb anlatan filmi oldu. Bir odanın biribirine bitişik 2 duvarında aynı kişinin farklı 2 düşüncesini  izleyebiliyorsunuz.  Kesinlikle etkilendim. Fırsatım oldukça yeni sergilerde buraya tekrar gelmek isterim.
Müzeden çıkışta biraz yürüdüm ve otobüsle Taksim’e gittim.  Beyoğlu Rebul eczanesinden annemin siparişi olan Lavanta kolonyası ve gülsuyunu alıp, tünele yürüdüm.  Tünel’den Karaköy’e geçtim. Güllüoğlu’ndan baklava alıp, geldiğim yoldan yani Kadıköy vapuruna binerek eve dönüş yoluna koyuldum.
Dün evdeydim, çıkamadım. Bugün inşallah Sultanahmet tarafına gitmeyi planlıyorum. Yeni yazımı ve bu gezinin fotoğraflarını daha sonra ekleyeceğim buraya.
Sevgilerimle,
Gece  Mavisi  Fatoş

Hiç yorum yok: